Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TEADDÜDÜ ZEVCÂT (Dörde Kadar Evlilik)

İslâm kanunlarının yürürlükten kaldırılmasından sonra hakim kılınan Roma hukuku, evlilikte tek kadını şart koşmuştur. Gerekçeleri bir ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar yüzeyseldir. Meselâ, kadın-erkek eşitliğinin kabul edilmesinden sonra ailede de karı koca eşitliği de bunun tabii bir sonucu olarak görülmüştür. Diğer bir sebep olarak da çok evli erkeklerin kadınlarından bir kısmını ihmal ettiği ileri sürülmüştür ki bu iddianın bel kemiğini teşkil eder. Fakat insanları İslâm'ın yönettiği bir toplum içinde ve o toplumun şartları dahilinde düşünürsek yukarıdaki iddia kendiliğinden geçerliliğini yitirmektedir. İslâm'ın hakim olmadığı bir dönemde İslâmi bir uygulamanın mahzurlar doğurması ve müslümanların zor durumda kalmaları İslâm'ın eksikliğinden değildir. Esasinde İslâm bir konuda emir verirken ortamı da ona göre düzenlmer. Yapılması imkansız olan bir şeyi kesinlikle tabilerine emretmez. Fakat düzenin değişmesiyle ortam değiştiği takdirde ve İslâmi bir hayat s

TALAK (Boşanma)

Talak, İslâm hukukunda evli çiftlerin boşanmasına verilen isimdir. Her şeyden önce şunu ifade etmeliyiz ki İslâmiyet, sadece ve sadece şu talak mevzuundaki olgun ve evrensel tavrıyla, gelmiş geçmiş en üstün nizam namını almaya layıktır. Talak meselesi tarih boyunca daima çatışma ve tartışma mevzuu olmuştur. Kaba kuvvetin hakim olduğu ilkel devetlerde bu hak tereddütsüz erkeklere verilmiştir. Dünyanın üzerinden hicrî birkaç yüzyılın geçmesinden sonra hak ve hukuk terimleriyle yakınlık kuran insanoğlu tarih boyunca yüz karası olan kaba kuvvet kanununu yürürlükten kaldırmış, hakiki bir çözüm arama çabası içine girmiştir. Hakimiyet hakkını asla eline geçiremiyen bu kısa süreli samimi çabanın ardından hak ve hakikat, eşitlik ve demokrasi gibi yaftaların gölgesinde saltanatlarını sürdüren simsarlar yegane söz sahibi durumuna geçtiler. İşte boşanma meselesine çözüm arama çabalan böyle bir ortamda başlamıştır. Hakimiyet sahipleri, bir yandan medenilik havarisi olmak, öte yandan

ERKEĞİN HANIMI ÜZERİNDEKİ HAKLARI

3267 - Hz. Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim." Tirmizi, Rada' 10, (1159). 3268 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer.'' Tirmizi, Radâ 10, (1161). 3269 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, bir erkek hanımını yatağa davet ettiğinde kadın imtina edip gelmezse, kocası ondan râzı oluncaya kadar semada olan (melekler) ona gadab ederler.'' 3270 - Bir başka rivâyette şöyle denmiştir: "Erkek, kadınını yatağına çağırır, kadın da gelmeye yanaşmaz, erkek öfkelenmiş olarak sabahlarsa, melekler sabaha kad

KADININ KOCA ÜZERİNDEKİ HAKKI

3276 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayarhah olun." Buhari, Nikah 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Rada 65, (1468); Tirmizi, Talak 12, (1188). 3277 - Amr İbnu'I-Ahvas (radıyalİahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onla

AİLEDE ŞİDDET

Eşler arası geçimsizliklerde "şiddet" önemli bir rol oynar. Erkeğin otoritesini kuramadığı zaman en sık başvurduğu silâh dayaktır. Toplumumuzda dayakla ilgili çok yanlış tutum ve kabullenmeler var. Kimi erkekler, dayağın hakimiyet kurmada etkili bir araç olduğuna inanır. Dayağa iki durumda başvurulur: Birisinde, kadının gerçekten kusuru vardır. Yerine getirmesi şart olan bir görevi ihmal etmiş veya kabul edilemez bir hata işlemiştir. İkincisinde, erkek haklı olduğu bir nokta olmadığı halde sırf bir tartışmadan, öfkesinden ve duygusal davranışından dolayı eşini dövmüştür. Biz her iki durumda da dayağın çözüm olmadığını, hem ondan çok daha etkili usullerin olduğunu, hem de dayağın çok olumsuz sonuçlar doğurduğunu söylüyoruz. Kimi erkekler dayakla otorite kurar ve sürdürürler. Bazen de dayak ters teper, otoriteyi kırar. Kimi durumlarda ise, dayak etkili olur; ancak erkek sevgiyle değil, hep korkuyla ve nefretle hatırlanır. Kadın, erkeğini kızdırmamak, ağır

EVLİLİKTE SADAKAT

Evlilikte kaçamak yapanlar çok şeylerini kaybedebilirler: En başta eşini çocuklarını kendine saygısını saygınlığını belki işini ve kariyerini hatta hayatlarını... Evlilikte mutlu olmak için en önde gelen unsur, güven ve sadakattir. Eşi aldatma öyle çıkmaz bir yoldur ki boşanmanın başta gelen sebebi ve gerekçesidir. Buna rağmen Batı ülkelerinde sık rastlanır. Maalesef ülkemizde de gerek medyanın ve özellikle televizyondaki pembe dizilerin etkisiyle, gerekse ailelerdeki çözülme yüzünden daha sık rastlanmaktadır. Sadakatsizlik, yapanı ve eşini olduğu kadar belki başka bir eşi veya çifti de olumsuz etkiler. Çocuklar perişan olabilir. Menfi tesiri anne baba ile akrabalara bile yayılabilir. Esas zararı ise yapan görür. İş verimi düşer, huzuru kalmaz. Hovardalık eden taraf dürüstlüğünü kaybeder ve içten içe kendisinin yalancı, sözüne güvenilmez ve vicdansız olduğunu düşünmeye başlar. İlişkisi sürekli olursa insafsız ve vicdansızın biri olup çıkar. Kaçamak yapanlar çok şeyi

AİLEDE OTORİTE KİMDE OLMALI ?

Otoritenin kimde olduğunun bilinmediği ailede yetişen çocuklar, tam sorumluluk yüklenemiyorlar. Aile içi ilişkiler konusundaki tartışmalardan biri de ailede reisin kim olacağıdır. Veya ailede otoritenin gerekli olup olmadığı konusudur. Farklı vücut ve ruh yapılarıyla kadın ve erkek evlilikte bir bütünlük oluştururlar. Bu farklılıkların görev bölünmesinde göz önüne alınması tabidir. Araştırmacı Pitts 'e göre; otoritenin kimde olduğunun bilinmesi gerekir ve otorite aile refahını sağlayan kişiye verilmelidir. Yıllardır ideal aile tipi olarak gösterilen anne-baba otoritesinde eşitlik demek olan demokratik aile yapısı için, tanınmış Amerikalı psikolog Bronfenbrenner çeşitli araştırmalar yapmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, ailede disiplin veren kişi baba ise, erkek çocuklar iyi ve sorumlu yetişmektedir. En bağımlı (serbest hareket edemeyen. ebeveynine çok sık muhtaç olan) ve üstelik kendisine en az güvenilebilen gençler, ailelerinde anne ve babaları eşit otoritey

NÜFUS PLANLAMASI

Nüfus planlaması ve doğum kontrolünü savunanlar şu faktörleri ileri sürmektedirler: • Nüfus hızla artarsa kişi başına düşen milli gelir fazla olmaz. Nüfus artmazsa daha çok pay düşer, böylelikle kalkınma hızlanır. • Fazla nüfusa yeterli iş sahası ülkemizde yoktur. Yeni iş sahaları açmak için büyük yatırımlar gerekir. Nüfus planlaması Türkiye için hayati bir zorunluluktur. Çünkü teknoloji çağında güçlü olmanın da tek yolu vardır: Kalite... Problemli yığınlar değil, eğitimiyle, işiyle, üretkenliğiyle kaliteli bir toplum... Nitekim 50 milyonluk Fransa, 800 milyonluk Hindistan'dan daha güçlü ve mutludur. • Nüfus arttıkça, hayatı sürdürmeye gerekli kaynaklar azalır, işsizlik dev boyutlara tırmanır. • Aşırı artan nüfusa yeterli su da ülkemizde yoktur. Bir süre sonra susuzluk sinyalleri gelmeye başlayacaktır. Karşı olanlar ne diyor? Nüfus planlaması ve doğum kontrolüne karşı olanlar ise bunlara karşı şu fikirleri ileri sürmektedirler: • Kişi başına düşen milli

AİLEDE MUTLULUĞU ENGELLEYEN HALLER

Eşler birbirlerine alayla takılmalar ve soğuk şakalar yapmak yerine, övgü ve nezakette cömert davranmalı; içten ve samimi olmalıdır. Bir erkeğin iş hayatında başarılı olmasının, eşinin ona desteği ile yakından ilgisi bulunmaktadır. İyi bir aşçı olmasından çok, hanımın hoş ve güzel davranışlarıyla kocasına güven duygusu verip vermediği önemlidir. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözü bu manadadır. Evin hanımı, beyine karşı memnuniyetini belirtiyorsa erkeğe güven gelir. Erkek, kendince şöyle bir düşünceye inanacaktır: "Eğer beni beğeniyorsa, gerçekten iyi bir kişiyim." Kadın, erkeğini takdir ediyor ve ona inanıyorsa, kocanın içi güven duygusuyla dolup taşar ve önüne hangi mesele çıkarsa çıksın, onunla başa çıkabileceğini düşünerek evden ayrılır ve dünyaya meydan okumaya hazırlanır. Ancak adam eve döndüğünde dırdır eden, sürekli şikâyetçi olan ve azarlayan bir eşle karşılaştığında bütün mücadele hevesi kaybolacaktır. Kadının eşinden

KISKANÇLIK

İdeal evliliklerin temelinde, dozunda kıskançlık ve eşin sadakatine güven duygusu bulunur. Sokolof 'a göre "Kıskançlık, insanın en az bilinen duygusu ve üzerinde en az konuşulan davranışıdır. Bir muammadır." Decrates ise, "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." diyor. Kıskançlığın olmadığı evliliklerde, aile bağları zayıftır. Kadın ve erkek, "kıskanılarak" bir sahiplerinin bulunduğunu hisseder ve hatırlarlar. 3 yıllık evli bir hanım, kocam ara sıra beni kıskanmasaydı, çok üzülürdüm." demişti. "Halbuki kıskanması, onun beni hala çekici bulduğunu ve sevdiğini kabul etmesi anlamına gelir. Laf olsun diye onunla evli olmadığımızı gösterir. Bundan iyi iltifat olur mu?" diye de eklemişti. Bazı aşırı kıskanan tipler aslında kendileri eşlerini aldatmaktadır.bunu bastırma amacıyla eşine yansıtmaktadır. Kendisi yaptığı için herkesin ihanet edebileceği kanısındadır. Her şeyden anlam çıkarır,

İŞKOLİK KOCAYA SAHİP VEYA KOCASIZ AİLELER

Karı-koca arasındaki iletişimsizliğin acı sonuçlarını daha çok kadınlar ve çocuklar çekmektedir. Günümüzde birçok ailenin erkeği sabah erken evden çıkmakta; gece geç vakit eve dönmektedir. Çocuklarla görüşmesi, ancak onlar uyurken bakmak tarzında olabilmektedir. Ailenin babası vardır, ama onlara sadece maddiyat sağlayan biridir. Sorulduğunda da: "Ben geç vakitlere kadar, yırtınırcasına onlar için çalışıyorum" diye savunmaya geçmektedirler. Aileyle diyalogları kopmuş veya zedelenmiştir. İşyerinde biriyle saatlerce telefonda konuşabilirken, eşiyle ve çocuklarıyla beş dakika konuşmak, onlara zor gelebilmektedir. Bu durumdaki kocalar ne yapmalıdırlar? İşte cevabı; Kandil, bayram günü gibi özel günlerde ve bazen de başka zamanlarda ona hediye alın. Onu düşündüğünüzü gösterin. Eve geldiğinizde, önce güler yüzle eşinize selam verin. Günü nasıl geçirdiğini sorun. Onunla sohbet etmeye çalışın. Her şeyden önce ana-babalık görevinde birbirinize iltifatlar ed

EVLİLİK GEREKLİ Mİ?

Evliliğin amacı, eşleri kısıtlamak değil, ikisini bir bütün yapmaktır. İnsanoğlunun dünya üzerinde ilk görülmesinden beri evlilik mevcuttur ve tarihin kaydettiği bütün topluluklarda aile kurumu baş tacı edilmiştir. Evlilikte iki cins birbirini tamamlar. İki vücut, iki kalp, iki ruh ve daha doğrusu iki şahsiyet birleşir. Son dört bin yıldaki seksen uygarlıkla ilgili kapsamlı bir araştırma yapmış olan İngiliz antropolog John D. Urwin, her uygarlıkta aile bozuldukça uygarlığın da parçalanmaya başladığını görmüştür. Urwin 'in araştırmasına göre erkek, enerjisini şehvet ve arzuları yönünde kullanırken evlendiğinde ev kurmak için ter dökmekte, geleceğe yatırım yaparak en iyi faaliyeti göstermeye çalışmaktadır. Neden evlilik ? Son zamanlarda ailenin görevlerinde değişiklikler olduysa da şu dört temel ilke her zaman vardır ve var olacaktır: 1. Cinsel ihtiyaçların karşılanması : Toplumun huzurunu sağlamak amacıyla cinsel davranışlara çeşitli kısıtlamalar getirilir