AİLEDE ŞİDDET
Eşler arası geçimsizliklerde "şiddet" önemli bir rol oynar.
Erkeğin otoritesini kuramadığı zaman en sık başvurduğu silâh dayaktır.
Toplumumuzda dayakla ilgili çok yanlış tutum ve kabullenmeler var.
Kimi erkekler, dayağın hakimiyet kurmada etkili bir araç
olduğuna inanır. Dayağa iki durumda başvurulur:
Birisinde, kadının gerçekten kusuru vardır. Yerine
getirmesi şart olan bir görevi ihmal etmiş veya kabul edilemez bir hata
işlemiştir.
İkincisinde, erkek haklı olduğu bir nokta olmadığı halde
sırf bir tartışmadan, öfkesinden ve duygusal davranışından dolayı eşini
dövmüştür.
Biz her iki durumda da dayağın çözüm olmadığını, hem ondan
çok daha etkili usullerin olduğunu, hem de dayağın çok olumsuz sonuçlar
doğurduğunu söylüyoruz.
Kimi erkekler dayakla otorite kurar ve sürdürürler. Bazen
de dayak ters teper, otoriteyi kırar. Kimi durumlarda ise, dayak etkili olur;
ancak erkek sevgiyle değil, hep korkuyla ve nefretle hatırlanır. Kadın, erkeğini
kızdırmamak, ağır hakarete uğramamak veya dayak yememek için istemeyerek saygı
gösterir. "Ne yapayım, bu benim kaderim. Hem boşanıp da ne yapacağım? Beni kim
alır? Bu kadar çocuktan sonra zaten bir yere gidemem. Onların hatırı için
katlanmaya mecburum" diye düşünür.
Dayak konusunda her iki tarafın da büyük sorumlulukları
var. Ama genelde ve öncelikle erkekler sorumlu. Allah'ın en değerli
nimetlerinden birisi, kendilerine emanet edilen erkekler! Her şeyden önce
şefkati sonsuz olan Rabbimiz, "şefkat kahramanı" olan kadınları sizlere emanet
etmiş. Emanete hıyanet etmeyiniz. Emin ve güvenilir olunuz. Siz eşinizi her
türlü kötülükten korumakla görevlisiniz. Başkasının zararlarına karşı göğsünüzü
siper etmeniz gerekirken, nasıl olur da asıl zararı veren siz olursunuz? Birisi
eşinize kötü söz söylese veya vursa, canınızı ortaya koyarcasına savaşmaz
mısınız? Başkasına yasak olan bir şey nasıl olur da size serbest
olabilir?
Amerikalıların üçte birinden fazlası, bir erkeği, hanımına
veya bir kadın arkadaşına vururken gördüğünü söylemektedir. Bu sonuç ailede
şiddet araştırması neticesinde anlaşılmıştır. 1000 kişi üzerinde yapılan
anketten, aile içi şiddetle ilgili aşağıdaki neticeler çıkmıştır:
• Yüzde 19'u hırsızlığa veya aile fertlerinin hırsızlıktan
dolayı birbirlerine hücum ettiklerine şahit olmuşlardır. Yüzde 34'ü de bir
erkeğin bir kadını dövdüğünü görmüştür.
• Kadınların yüzde 14'ü kocası veya bir erkek arkadaşı
tarafından dövüldüğünü itiraf etmiştir.
• Yüzde 88'i inanıyor ki: Bazı kişilerin dayak ve
zorbalığı, çocukken evde yedikleri dayaktan veya evdeki dayak, saldırı gibi
şiddet hareketlerine şahid olmaktan kaynaklanmaktadır.
• New Hampshire Üniversitesi'nden Sosyolog M. Straus
başkanlığında 1975 ve 1985 yıllarında da bir araştırma yapılmıştı. Son araştırma
neticeleri, eski neticelerle aynı mahiyeti taşımaktadır. Straus şöyle diyor:
"Aile içindeki dayak, zorbalık gibi şiddet hareketleri, araştırmaların
gösterdiğinden daha yaygındır ve anket neticelerinin iki mislidir." Yani
çiftlerin yaklaşık yüzde 68'i, senede en az bir kere şiddetli kavga ediyor,
erkek kadına dayak atıyor.
Evlilik aşkın şiddetlenmesidir, bitişi değil!
Hem dayakla sevgi bağdaşmaz. Evlilik
öncesini veya evlilikteki ilk günlerinizi hatırlayın. Nasıl toz pembe ve mutlu
bir evlilik düşlüyordunuz? Eşinizi nasıl sevdiğinizi söylüyordunuz? Onsuz dünya
boş ve anlamsız gelmiyor muydu size? Peki değişen ne ki, onu üzüyor, acı
veriyor, ağlatıyorsunuz? Yoksa siz de mi, "Evlilik, sevgi ve aşkın bitişidir"
safsatasına inanıyorsunuz? Hayır! Yanılıyorsunuz. Evlilik, sevginin ileri bir
aşaması, aşkın şiddetlenmesidir. Düşünün! Eşinizde ne kadar güzel huylar,
meziyetler, hünerler var. Olumlu hareket onun başarısını, size karşı olan
güvenini ve sevgisini arttırır; dayak ve hakaret meziyetlerini öldürür, şevkini
kırar. "Beni sopalayan bir erkek için mi bunca sıkıntıya katlanıyorum" diye
düşünür.
Dayak, şefkatle de bağdaşmaz. Kadın
bazı bakımlardan zayıf ve erkeğin desteğine muhtaç bir şekilde yaratılmıştır.
Ona şefkat etmelisiniz. Zaten yüreğiniz ona karşı şefkat ve merhamet hisleriyle
doludur. Birkaç gün hasta olsa ne kadar üzülürsünüz. Acele doktora veya
hastaneye yetiştirmek zorunda olduğunuz bir hadise yaşamış olabilirsiniz. O
andaki duygularınızı düşünün. Belki kaç kez hiç üzmemeye ve hiç kırmamaya yemin
etmiştiniz. Peki, bunca şefkat ettiğiniz bir varlığı, kendi elinizle incitmek,
hele Rabbimizin birliğinin en güzel delili olan yüzüne vurmak, içinizdeki
sımsıcak duygularla bağdaşır mı? Onun içli ağlayışı, titrek ve ürkek bakışları,
üzerini ıslatan gözyaşları, çaresizliği, kimsesizliği yüreğinizi paralamıyor mu?
Hem dayak sizi yanlış tanıtır. Sizi,
sevilen, aranan, varlığıyla mutlu olunan bir erkek değil, korkulan, ürkülen ve
eve gelmesi bile istenmeyen bir erkek durumuna düşürür. Belki çok güzel
huylarınız, çok üstün meziyetlerimiz vardır. Ama dayak atmanız sizin bu
güzelliklerinizi perdeler, sizi yanlış tanıtır.
Dayak yerine, onu anlamaya çalışın.
Bazı hatalarına sebep olan eksiklik ve aksaklıklar varsa onları tespit edip
düzeltin. Konuşarak, teşvik ederek, ödüllendirerek onu ikna edin.
Temel haklarından mahrum etmeyin.
Ama bazen fazladan vermeyi düşündüğünüz bir imkânı koz olarak
kullanabilirsiniz. Nasıl ödül vermek bir yolsa, ondan mahrum etmek de bir
usuldür. Söz gelişi, "Böyle olursa ben de gezi programını iptal ederim veya
almayı düşündüğüm şu eşyayı almam" diyebilirsiniz.
Çünkü bazı olumlu davranışlar kadınlar
tarafından istismar edilebiliyor. Kimi kadınlar, "Nasıl olsa bir şey
yapmaz" diye sorumsuz davranabiliyorlar. Bu durumlarda zaman zaman surat asmak,
memnuniyetsizliği belirtmek gerekebilir. Fakat şiddetin hiçbir zaman çözüm
olmayacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
Hanımlar! Eğer sonuç almak
istiyorsanız, acı söz, hakaret, tartışma ve eşinizi incitmekle bir yere
varamazsınız. Tatlı dilli olun. Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkardığına
göre, eşiniz yılandan da mı kötü? Önce siz eşinize göstereceğiniz sevgi, saygı
ile gönlünü fethedin. Onun isteklerini yerine getirerek kozlarını elinden alın.
Siz gereken tavrı sergilerseniz, o hangi bahaneyle size zarar verecektir? Zaten
siz onun istediği gibi davranırsanız, o da sizin isteklerinizi yerine
getirecektir.
Erkekler! Siz de dayaktan medet
ummayın. İsteklerinizi, zor ve baskıyla değil, tatlılıkla ve güzellikle
yaptırın. Sevin, sevilin. Övün, takdir edin.
İşte o zaman aileniz gerçek bir cennete
dönecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder